Liverpool teknik direktörü Jurgen Klopp’un sezon sonu takımdan ayrılacağını açıklaması geçtiğimiz haftaya damgasını vurdu. Premier Lig’in zirvesinde olan, Avrupa Ligi’nde yoluna emin adımlarla devam eden bir ekibin başındaki ismin, böyle bir karar almasının görünürde hiç bir gerekçesi yoktu. Futboldaki teknik adam ayrılıkları genelde çalıştırdıkları takımların kötü gidişatı ya da daha çekici yeni adresler ortaya çıktığında gerçekleştiğinden, Alman hocanın tavrına ilk başta bir anlam verilemedi.
Jurgen Klopp iki binli yılların başında, bir zamanlar oyuncu olarak formasını da giydiği Mainz takımıyla teknik adamlık serüvenine atıldı. Kısa süre içerisinde takımını Bundesliga’ya yükseltti. Yedinci yılında başlayan düşüş, takımın da küme düşmesiyle sonuçlandı. Alman teknik adam sonrasında Borussia Dortmund’un başında rüya gibi bir dönem yaşadı, üst üste iki sezonda lig şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi finali gördü.
Liverpool’a geldiğinde, uzun süredir başarıya aç bir camia, karşısında, şapkadan tavşan çıkarmasını bekliyordu. O tavşan o şapkadan çıkacak, kahramanımız ustalık döneminde rüştünü iyice ispat edecekti… Ne var ki bu bekleyiş umutsuz bir bekleyişti. Bu yüzden tecrübeli çalıştırıcının sonrasında elde edeceği derecelerin yaratacağı etki ikiyle çarpılacaktı. Liverpool onun yönetiminde çabucak zirve yarışına ortak oldu, bir süre sonra da otuz yıllık şampiyonluk hasretine son verildi. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu camia için pastanın üzerindeki kremaydı.
56 yaşındaki çalıştırıcı, yukarıda saydığımız başarılara en iddialı ekiplerle ulaşmadı. Kendisinin sportif başarısındaki en önemli detay belki de buydu. Göreve geldiği ekiplerdeki futbolcuların içindeki cevheri ortaya çıkardı, taktik anlayışını bu ekiplere tam anlamıyla yansıtmayı başardı. Klopp, antrenörlük yaptığı üç ekip olan Mainz, Dortmund ve Liverpool’un tamamını, devraldığı noktanın ilerisine taşıdı.
Saha dışında şapkası, esprili kişiliği, oyuncularıyla yakın ilişkisi, motivasyon sağlamadaki becerisi ve dışarısıyla iyi diyaloğu gibi özellikleriyle öne çıktı. Hata yaptığında kabul eden, özür dileyerek af dileyen tevazu sahibi kişi görüntüsünden asla taviz vermedi. Liverpool’da forvet transferi ihtiyacı doğduğunda, scout ekipleri tarafından kendisine önerilen Salah’ı ilk başta istemeyip, sonrasında ikna edildiğinde ancak dahil edebildi takımına. İlerleyen dönemde, takımın en önemli silahı olacak Mısırlı futbolcu için başlardaki yaklaşımının yanlış olduğu ortaya çıkınca, kendisine bu teklifi getiren insanlardan özür dilemesi, bunlardan sadece biriydi.
Futbola bakış açısı, futbol romantikleri başta olmak üzere yaygın kesimlerce sempatik bulundu. Kaybettiğinde çirkinleşmeyen, rakibin hakkını teslim eden, saf futbol sevgisi eşliğinde sevinme yetisini kaybetmemiş bir kişilik, farklı bir rol model olarak meşin yuvarlak etrafında dönen dünyaya ışık tuttu.
Yönetimsel açıdan tavrını da bu kapsamda değerlendirmek doğru olur. Futbolda teknik adamlık müessesesi, kendi çapında diktatörler yaratmaya elverişli bir ortam sunar. Bir miktar başarının estirdiği rüzgarda yelkenlerini şişiren megoloman kişilerin yarattığı konsept dışı gerilimin karşısında, onun ise kendisiyle barışık halleri vardı.
Elinde bulunan gücü tek başına kullanma ihtirasından uzakta, yetki devretmekte soluğu aldı. Scout ekipleri ile veri analizi yapan çalışanların kararına, nihayetinde de olsa uymasının temelinde de bu yaklaşım vardı muhtemelen. Tüm yaklaşımlarının temelindeyse muhakkak bir hayat görüşü vardır ki, kendisi bu görüşünü şu sözlerle dile getirmiştir:
“Siyaseten hayata bakışım şöyle: Ben iyi durumdaysam, başkalarının da iyi durumda olmasını isterim. Elbette solcuyum. Bu hayatta yapmayacağım tek şey varsa o da sağa oy vermektir. Yüksek kazanç dilimindekilere vergi indirimi vaat eden bir partiye asla oy vermem.”
Liverpool’da kendisine bu açıdan bir ayna yansımış olmalı… Benzer görüştekilerin oldukça yoğun olduğu, liman işçileri tarafından kurulmuş bir kulüp olan kırmızı-beyazlılarda, kariyerinin en uzun soluklu dönemini geçirmesi ve başarılı olmasındaki faktörler arasına bu ‘büyük resmi’de mutlaka eklemeliyiz.
Başarısızlığına rağmen bulunduğu konumu muhafaza etmeye çalışan bir liderlik anlayışından uzakta olması da bahse konu resmin içerisindeki detaylardandır şüphesiz. Oynattığı futbolla, parlattığı oyuncularla, tribünlerle ilişkisiyle, elde ettiği kupalarla taraftarını gururlandıran Jurgen Klopp, bir yandan üzse de, gidiş kararındaki tavrıyla da o taraftarı bir kez daha gururlandırmış olsa gerek. ‘Bu görevi tekrar tekrar yapamam’ sözünde kendisini hissettiren statükoya dönüşmeme arzusundan, ‘enerjim bitiyor’ şeklinde kibarca açıklanan, buna rağmen anlam verilemeyen ayrılık kararının, ancak böylesi bir büyük resimde anlam kazanacağına inanmamızdandır bu gurur.
“BU GÖREVİ TEKRAR TEKRAR YAPAMAM”
Jurgen Klopp ayrılık kararını kulüp televizyonuna verdiği röportaj ile duyurdu. Son derece duygusal bir haleti-ruhiyede görüntüsünün, söylediklerinin anlamını güçlendirdiği bir atmosferde Klopp sezon sonunda takımdan ayrılacağını duyurdu. “Enerjim tükenmeye başladı” diyen Klopp “Şu anda iyiyim ama bu görevi tekrar tekrar yapamam” diyerek şöyle devam etti:
“Sezon sonunda takımdan ayrılacağım. Şu anda birçok insan için şaşırtıcı bir karar olabilir ama bunu açıklamaya çalışabilirim. Bu kulüple ilgili her şeyi çok seviyorum. Bu şehri, taraftarımızı, takımı, teknik heyeti, her şeyi seviyorum. Yine de bu kararı vermek zorundayım. Birlikte geçirdiğimiz sürenin ve yaşadıklarımızın ardından size duyduğum saygı ve sevgi nedeniyle en azından bu gerçeği söylemek için kendimi borçlu hissediyorum.”
Toplantıda da şunları söyledi:
“Buraya normal bir insan olarak geldim. Ben hala normal bir adamım, sadece artık çok uzun süredir normal bir hayat yaşamıyorum. Ve normal bir hayat yaşayamayacak kadar yaşlı olana kadar beklemek istemiyorum ve en azından denemeye ihtiyacım var.”
GUARDIOLA’NIN ÜZÜNTÜSÜ
Messi-Ronaldo rekabetinin ardından son döneme damga vuran Guardiola-Klopp rekabeti de sona eriyor. Kendisini de hayrete düşüren gelişme karşısında Katalan futbol adamı teselliyi, meslektaşının geri döneceğini söylemekte buldu.
Alman teknik adamın ayrılığı, Messi-Ronaldo rekabetinin ardından dünya futbolunda son dönemdeki en önemli rekabetlerden birinin sona ermesi anlamına gelecek. Manchester City çalıştırıcısı Guardiola ile Liverpool’un başındaki Klopp, ligde, kupada ve Avrupa arenası gibi pek çok kulvarda kıyasıya bir rekabet içerisine girmiş, ligin kalitesini de iyice yukarı çekmişlerdi.
İki önemli teknik adamın başında bulundukları ekiplerin karşılaşmaları iddialı ekiplerin birbirine skor tabelasında üstün gelme çabasının yanında, taktik açıdan hamlelerini izlemenin de keyif verdiği, yeşil sahadaki akıl oyunlarına tanık olunmasını sağlaması açısından da keyif veriyordu. Katalan hoca, konuyla ilgili değerlendirmede bulunurken, meslektaşının açıklamalarının duygu durumundan etkilendiği paralel bir tonlamayı tercih etti:
“Bu haberle herkes gibi ben de şoke oldum. Manchester City’nin bir kısmının kaybolacağını hissettim. Burada birlikte geçirdiğimiz dönemi o ve Liverpool olmadan tanımlayamayız. Ancak elbette daha iyi uyuyacağım. Liverpool maçlarından bir gün önceki geceler neredeyse bir kâbustu. Belki kabul etmeyeceği bir görüş, ama geri dönecek. Belki 10 yıl sonra enerjisini yeniden doldurması gerekebilir. Futbolun onun gibi kişiliklere ihtiyacı var.”
İki teknik adam toplamda 29 maçta karşı karşıya geldi. Klopp’un takımları 12, Pep’inkiler 11 kez galip geldi, 6 maç berabere bitti.
BİLET ÇILGINLIĞI
Sezon sonunda ayrılacak olan Jurgen Klopp’un Anfield Road’daki son maçı, kulüpten ayrılacağını açıklamasının ardından büyük bir talebe maruz kaldı. Karşılaşma için karaborsada şimdiden büyük ücretlerin tedavüle girdiği aktarılıyor.
19 Mayıs’taki Wolves maçında yedek kulübesinin hemen arkasındaki koltuklar için 30 bin doların üzerindeki rakamlardan bahsediliyor.