Muz üretiminde ‘organik’ dönem

Dünya Gıda Örgütü’ne (FAO) göre 2019 yılında dünyada 5 milyon hektarlık alanda 117 milyon ton muz üretimi yapılırken; Tarım ve Orman Bakanlığı verilerince özellikle 2010’lu yıllardan sonra başlayan örtü altı muz üretiminin de etkisiyle Türkiye’de 2023 yılı itibarıyla 1 milyon ton muz üretimi yapılacağı öngörülüyor. Türkiye’de muz üretiminin yüzde 55,7’sini Mersin, yüzde 40,7’ini ise Antalya karşılıyor. Açık alanda yapılan muz üretiminin özellikle Antalya’nın Manavgat ilçesinde devlet teşvikleri ile örtü altına alınmasının ardından yeni üretim metotları da devreye sokuldu. Manavgat’ta 20 bin dekar alanda yapılan muz üretiminin bugün itibarıyla 1300 dekarı iyi tarım, 80 dekarı ise organik üretim yöntemiyle gerçekleştiriliyor.

‘TÜRKİYE’DE SADECE 5 TANE’

Muz üretiminde iyi tarım ve organik üretime yönelmenin her geçen gün arttığını belirten İlçe Tarım ve Orman Müdürü Hakan Aranmaz, “Manavgat’ta yaklaşık 20 bin dekar alanda 1000’den fazla yatırımcımız muz yetiştiriyor. 150 bin ton gibi Türkiye üretiminin yüzde 15’ine denk gelen muz üretimi söz konusu. Bölgemizde 1300 dekar alanda iyi tarım uygulamaları, 80 dekar alanda da 3 üreticimiz organik tarım uygulaması yaparak muz yetiştiriyor. Organik muz üretimi yapan işletme sayısı, Türkiye’de sadece 5 tane. Bunun 3’ü ilçemizde” dedi.

‘TAMAMEN İLAÇSIZ’

Alternatif üretim modellerine geçişin devlet tarafından teşvik edildiğini vurgulayan Aranmaz, “Türkiye’de 3 tipte muz üretimi yapılır. Birisi konvansiyonel dediğimiz normal üretim. Burada ilaç kullanımı kontrole tabidir. İyi tarım uygulaması ise denetimin çok sıkı olduğu ama yine ilaç kullanımının mümkün olduğu bir üretim. Organik tarımda ise tamamen ilaçsız, doğal yollarla muz üretimi yapılır” diye konuştu.

RAHATSIZLANDI, ORGANİK TARIMA YÖNELDİ

Manavgat’ta 35 dönümlük serasında organik üretim yapan Mehmet Nedanlı, geçirdiği rahatsızlık sonucu organik tarıma yöneldiğini belirterek, “Rahatsızlık nedeniyle organik hayata bakış açımız farklı oldu. Kimyasal gübrelerle yapılan tarımda üretilen meyve ve sebzelerle vücudumuza giren maddelerin haddi hesabı yok. Zaten dünya her geçen gün daha da kirleniyor, ‘Yediklerimizi bari düzgün yiyelim’ anlayışından yola çıkarak önce siyez unuyla başladık. Organik siyez buğdayı yetiştiriyoruz. Sonra muza başladık. Muzu da organik yaptık, ilk yıl seranın kurulumu ve toprak nedeniyle sıkıntımız oldu. İkinci yıl gayet güzeldi” dedi.

‘ANA HAMMADDEMİZ, SOLUCAN GÜBRESİ’

Kimyasal katkılı yöntemler ile hazırlanan hiçbir gübreyi kullanmadıklarını ifade eden Nedanlı, “Doğal yolla elde edilen fosfor, potasyum kullanıyoruz. Bizim kullandığımız taban gübreleri ile sıvı gübrelerinin ana hammaddemiz; solucan gübresi. Taban gübresinde, solucan gübresi ile bitkisel atıkları karıştırıyoruz, içinde kömür tozu, meşe külü tozu ve hayvan kanı kullanıyoruz. Hayvan kanı aminoasit, meşe külü hem koruyuculuk hem de doğal mineral kaynağı olarak kullanıyoruz. Sıvı gübrelerimizde bakteri kullanıyoruz, insanların bağırsaklarında bile olan basilüs tarzı bakteriler kullanıyoruz. BT diye bir ürünümüz var, toprağımızda kurtmuş, mantari hastalıkmış; 3 yıl oldu bir şey görmedik. Seradaki topraktan, ürünlerin yapraklarından isteyen gelip, istediği yerden örnek alıp, tahlil yapabilir” diye konuştu. Organik tarım belgesini aldıktan sonra testleri ABD’de yapılan NOB belgesini de aldıklarını söyleyen Nedanlı, “Ürünlerimizi dünyanın 7 kıtasına gönderebilecek bir sertifikasyon belgesi. Şu an ürettiğimiz ürünü piyasaya veriyoruz. Bizim muzumuzun denk geldiği evlerdei yiyen vatandaşlarımıza afiyet olsun” dedi.

‘BURADA İLAÇ KULLANMIYORUZ’

Seralarda kimyasal madde kullanmadıkları için doğal ortamda yetişen kurtçukları yemeleri için tavuk beslediklerini belirten Nedanlı, şunları söyledi: “Diğer seramızda 20 tavuk var. Bunlar da burada civcivledi. Bunlar, kurt filan hiçbir şey bırakmaz, yumurtalarını alıyoruz. Hem çalışanlarımız yiyor hem biz yiyoruz. Kimyasal ilaç kullanmadığımız için gerek böcekler gerek mantar, toprağımızda herhangi bir faydalı bakterinin ölme durumu yok. Yapraklarımızda, ağaçların arasındaki böceklerin ölme durumu da yok. Bizde bir ara Haitili bir mühendis arkadaş çalıştı. Adana’da yüksek lisans yapıyordu. O biyolojik savaşçı bir arkadaşımızdı. Bir gün, burada kırmızı örümcek gördük. Bize aksanlı şivesiyle, ‘Telaş etmek yok, telaş etmek yok. Faydalı böcekler, onları yiyecek. Acele etmek yok, sabır etmek var’ dedi. Dışarıdan çeşitli böcekleri, örümcekleri paketleyip, gelir ve içeri atardı. O böcekler, kendiliğinden yok oldu. Benim seramda uğur böceği var. İçerisinde uğur böceği olan sera kaç tane var?” (DHA)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir